Keynesçi Ekonomi Nedir ?
Keynesçi Ekonomi, 20. Yüzyılda İngiliz Ekonomist olan John Maynard Keynes’in makroekonomik teorisidir. Bu teoride Keynes ekonomiyi arz yönünden değil talep yönünden ele alır. Yine Keynesçi ekonomi piyasaları, emek, para ve mal piyasası şeklinde ele alır. Ayrıca ekonomiyi bir bütünlük içerisinde inceler ve dinamik ekonomi analizinin temelini atar.
Keynesçi ekonomiyi anlamak için öncelikle büyük buhran olarak bilinen 1929 dünya ekonomik krizini anlamamız gerekiyor. Bu dönemde gelirler ve tasarruflar artarken üretim tüketimi geçmiştir. Böylelikle işsizlik hızla artmış ve dünya 1929 yılında büyük buhran ile karşı karşıya kalmıştır. Klasik iktisatçılar görünmez el piyasayı arz ve talep yerine gelecek şekilde ayarlar tezini savunuyor. 1929 ekonomik buhranında klasik iktisatçıların bu tezi işe yaramamıştır. Çünkü üretilen malları kimse satın almak istemedi. Böylece piyasada çok ciddi bir durgunluk yaşandı. Bu durum ise piyasada talep eksikliği ve işsizliği oluşturmuştu.
Dünya büyük buhran ile mücadele etmeye çalışırken, Keynesçi ekonomi ortaya çıktı ve klasiklerin görünmez el kavramı yerine, devletin görünür eli ekonomiye müdahil olmalıdır tezini öne sürdü. Ekonomide ciddi bir durgunluğun olmasından dolayı kimse yatırım yapmıyor ve talep eksikliği oluşuyor dolayısıyla devlet talebi kendisi yaratmalıdır diyordu. Keynesçi ekonomiye göre talep arzı yaratır. Bu şekilde ekonomideki durgunluk giderilip, piyasada talebe bağlı arzın oluşacağını savunur.
Keynesçi Ekonominin Temel Özellikleri :
- Toplam harcamalar ile ekonomide tüm firmaların verdiği istihdam kararları arasındaki ilişkiyi incelerler,
- Makroekonomi ve mikroekonomi kavramı ayrımı yapmıştır.
- Toplam talep üzerine vurgu yapılmıştır. Keynes’e göre Toplam talep ulusal gelir, üretim düzeyi ve istihdamın en önemli belirleyicisidir. Dolayısıyla toplam talep toplam harcamalardan oluşur, toplam harcamalar ise tüketim, yatırım, kamu harcamaları ve net ihracatın toplamından oluşur.
- Ekonominin her zaman büyüme ve daralmalara açık olduğunu savunur.
- Yatırım harcamaları faiz oranı ve sermayenin marjinal verimliliği tarafından belirlenir. Sermayenin marjinal verimliliği ise yeni yatırımdan beklenen yatırım maliyetinin üzerindeki bir getiri oranıdır. Faiz oranı kişilerin likidite tercihlerine ve para miktarlarına bağlıdır.
- Piyasaların tam istihdamını engelleyen en önemli etkenler fiyat ve ücret katılığıdır. Fiyat ve ücretler aşağıya doğru yapışkandır.
- Ekonomi kendi kendine denge durumuna yönelmemekte ve eksik istihdam söz konusu olmaktadır. Bu durumda ise devletin para politikaları ve maliye politikaları ile ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini savunur.
Keynesçi ekonomide iktisat politikaları kavramı ön plana çıkmıştır. Keynes, tam istihdamı ve ekonomik istikrarı destekleyici politikalar için devletin ekonomide geniş çaplı role sahip olması gerekliliğini savunur. Örneğin yüksek işsizlikle mücadele için toplam harcamaların arttırılmasının önemli olduğunu belirtir.
Keynesçi ekonomi politikalarının etkin olmasını sağlayan ise 1929 büyük buhranın sorunları olan durgunluk ve işsizliği ele alması ve çözüm yolu önermesidir. Keynes’in savunduğu toplam talep daha iyi bir iş gücü piyasasının oluşmasını, sendikaların daha sıkı pazarlık yapabilmesine ve işsiz kalma korkusunun azalmasına neden olmuştur. Firmalar ise durgunluğun devlet tarafından ortadan kaldırılması ile Keynesçi ekonomi politikalarından memnun kalmıştır.
Yoruma kapalı.